6 yaşlarındaydım ilk maç heyecanımı yaşadığımda sene 1987...
Babam bu hafta seni maça götüreceğim dediğinde o hafta sonuna kadar inanın hiç uyuyamamıştım.Rakibimiz o sezon fırtına gibi esen Eskişehirspor'du.
Maç günü gelip çatmıştı ve yola koyulmuştuk.Ali Sami Yen Stadyumunun önüne geldiğimizde Eskişehirspor taraftarları ile karşılaşmıştık.Bana ve babama birkaç kişi takılarak maçı alacaklarına dair hoş sözler söyleyip ayak üstü muhabbet etmiştik.Kardeşlik ortamını görünce çok hoşuma gitmişti.
Stada girmiştik o her zaman radyo başında spikerlerin anlatımıyla hayal kurduğum Ali Sami Yen'in tribünlerine ayak basıp,tasvir ettiğim stadın o muhteşem görüntüsü ile karşılaşmıştım.İnsan bazen dün ne yediğini unutur ama bazı anlar vardır ki belleklerinden o görüntüyü atamaz öyle bir andı benim için o an.
Maç başalamış ve Tanju'nun 75.dakikada attığı gol ile Galatasaray maçı 1-0 zorda olsa kazanmıştı.
Maçtan çıkarken maç öncesi muhabbet ettiğimiz Eskişehirli taraftarlarla karşılaşmıştık ve hepsi birer birer bizleri tebrik etmişlerdi.
Acaba 1987-2011...24 senede neler değişti neler.Yıllar teker teker kayboldu ama asıl kaybolan İNSANLIĞIMIZ oldu.
Gün geçtikçe kimsenin kimseye güven duymadığı insanlarımızın birer birer kendilerinden uzaklaştığı daha doğrusu en ufak olaylara tahammülsüzlüğümüz bizi bu noktalara getirdi.
3 Temmuz'dan bu yana yaşanan kötü gelişmeler ve moral bozuklukları bizi Milli Takımızı yuhalamaya kadar götürdü.Burda Türk sporsever ve seyircisinin kendisini formatlayıp geçmişte yaşanan güzel günlere dönebilmek için futbolun içindeki kaosu belki bir nebze önleyebilecek adımlar atmaya gayret etmeli,futbolu düzeltemeye kadir insanların bunları yapamadığı bir ortamda.
Bir insan,
Doğar, büyür, ölür.
Bir insanla,
İyilik, sevgi gelir, başa
Bir insandansa,
Kötülük bulaşır, yaşayışa,
İyilik anıldıkça,
Yüz güldürür,
Dertleri unutturan,
Bir sözdür, iyilik,
Sana faydası olsun,
İstersen sus!
Yüreğin konuşsun.
İnsanlık nedir?
İnsan bilmeli,
Soru kısa,
Cevabı bir ömür,
Yaşadıkça vermeli.
İnsanlık dersi...
Önümüzde 3-4 önemli derbi maçları var İnşallah bu derbilerde yaşatılacak güzel ortamlarla Futbolumuzu kazanırız en önemlisi İNSANLIĞIMIZI kazanırız.
Murat Kaçmaz
23 Kasım 2011 Çarşamba
2 Eylül 2011 Cuma
Sonbaharda AŞK Başkadır
3 Temmuz'dan bu zamana kadar herkes futboldan alınan keyfin kıymetini anlamış olmalı ki herkes 10 Eylül'ü bekler oldu.Ümit ederim ki bundan sonra ki zaman limitinde herkes yöneticisi,futbolcusu,taraftarı,malzemecesi herkes futbolun elinden tutar ve dünya üzerinden yerlere inen futbolumuzu elbirliğiyle zirveye yerleştiririz.
Bazen bazı olaylardan çıkarılacak derslerle olaylar size şer görünürken bu şer olaylar sizi hayra götürebilir.İnşallah bu durum Türk futbolunu daha nice zaferlere götüren olayların temeli olur.
Ligimizde Play-off sistemi bence durumu kurtarma adına alınan bir yapılanma olduğunu düşünüyorum ve tekrarının olacağını pek düşünmüyorum.
Heyecanı bol ve daha doğrusu Türk futbolunu tekrar kazanacağımız bir sene diliyorum.Sezon sonu ligimizden sonra rotamız Polonya ve Ukranya olur ümidiyle....
Selamlar.
Bazen bazı olaylardan çıkarılacak derslerle olaylar size şer görünürken bu şer olaylar sizi hayra götürebilir.İnşallah bu durum Türk futbolunu daha nice zaferlere götüren olayların temeli olur.
Ligimizde Play-off sistemi bence durumu kurtarma adına alınan bir yapılanma olduğunu düşünüyorum ve tekrarının olacağını pek düşünmüyorum.
Heyecanı bol ve daha doğrusu Türk futbolunu tekrar kazanacağımız bir sene diliyorum.Sezon sonu ligimizden sonra rotamız Polonya ve Ukranya olur ümidiyle....
Selamlar.
13 Temmuz 2011 Çarşamba
Türk Futbol Tarihinde Kritik Tarih "3 Temmuz"....
3 Temmuz....Kimse bu tarihi unutmayacak....
Türkiye'de yerel liglerle 1930'larda başlayan futbol heyecanı 1959 yılında Türkiye 1.Futbol Ligi olarak resmi olarak başlamıştır.Beyaz ve Kırmızı grubu lider bitiren Fenerbahçe ve Galatasaray final maçlarını oynarak Fenerbahçe'nin şampiyonluğu ile biten sezonun ardından tam 52 sezon geçmiş.
Bu 52 sezonu çok güzel anılarla,heyecanlı maçlar ve unutulmaz olaylarla hep hatırlarımızda saklayacağız.Ama 3 Temmuz'dan sonra....
Türk Futbol tarihini bana göre 3 Temmuzdan sonra Adli,ekonomik,sosyal ve vizyon açısından çok önemli süreç beklemektedir.
Adli olarak yargının yürüteceği süreç sonucunda çıkacak her türlü kararlar Türk futbol tarihine kesinlikle damga vuracaktır.Fakat Türk halkı bu süreci olgunlukla bekleyip kendi içerisinde özümseyebilecek mi?Bence en önemli nokta bu,çünkü süreç uzadıkça bizdeki sabırsızlık artıp olay farklı noktalara taşınabilir.Burda bizim ne kadar sabırlılıkla bu süreci bekleyeceğimizdir.
Ekonomik olarak ise şu an tüm dünyanın gündeminde dolaylı olarakta olsa bizim ligimde yaşanan şike olayları gündemde.Sonuç olarak ligimiz için kararlar açıklanmadığı müddetçe marka değerine ciddi zarar vereceği aşikardır.Süreç yaşanırken yaşanacak ekonomik badireler ortadır.Sonuçta ise olaylara nereye gidecek kimse bilmiyor,doğuracağı ekonomik sonuçların altından kalkabilmek çok mümkün görünmemektedir.
Sosyal yönden ise ülkemizin güzide kulüplerimizin önemli yöneticileri ve futbolcuları sürekli gözaltı süreci yaşarken ve kimse bu süreçten ciddi anlamda haberdar değilken fısıltı gazetesinden gelecek duyumlarla hareketlenme ile oluşacak ortamda futbol oynamak bence bir o kadar zorlaşacağı kanaatindeyim.
Vizyon noktasında ise Uefâ'nın yaptığı açıklamada belirttiği üzere şu an için Uefa turnuvalarına katılım noktasında sıkıntı olmadığını ama süreç sonuçlandığında herhangi bir cezai yaptırım sonucunda Uefa'nın da buna kayıtsız kalmayıp ihraçların gündeme geleceği söz konusu.Bu noktada kulüplerimizin ve Federasyonumuzun geleceğine ait ciddi sıkıntılı bir ortamın oluşacağı aşikardır.
Bu noktada sürecin bence süratle noktalandıırlması hususu bence önem arzetmektedir.Bu noktada Türk halkınında bence bu duruma destek vererek sürecin en hasarsız bir biçimde atlatılması gerekmektedir.
Saygılarımla....
Türkiye'de yerel liglerle 1930'larda başlayan futbol heyecanı 1959 yılında Türkiye 1.Futbol Ligi olarak resmi olarak başlamıştır.Beyaz ve Kırmızı grubu lider bitiren Fenerbahçe ve Galatasaray final maçlarını oynarak Fenerbahçe'nin şampiyonluğu ile biten sezonun ardından tam 52 sezon geçmiş.
Bu 52 sezonu çok güzel anılarla,heyecanlı maçlar ve unutulmaz olaylarla hep hatırlarımızda saklayacağız.Ama 3 Temmuz'dan sonra....
Türk Futbol tarihini bana göre 3 Temmuzdan sonra Adli,ekonomik,sosyal ve vizyon açısından çok önemli süreç beklemektedir.
Adli olarak yargının yürüteceği süreç sonucunda çıkacak her türlü kararlar Türk futbol tarihine kesinlikle damga vuracaktır.Fakat Türk halkı bu süreci olgunlukla bekleyip kendi içerisinde özümseyebilecek mi?Bence en önemli nokta bu,çünkü süreç uzadıkça bizdeki sabırsızlık artıp olay farklı noktalara taşınabilir.Burda bizim ne kadar sabırlılıkla bu süreci bekleyeceğimizdir.
Ekonomik olarak ise şu an tüm dünyanın gündeminde dolaylı olarakta olsa bizim ligimde yaşanan şike olayları gündemde.Sonuç olarak ligimiz için kararlar açıklanmadığı müddetçe marka değerine ciddi zarar vereceği aşikardır.Süreç yaşanırken yaşanacak ekonomik badireler ortadır.Sonuçta ise olaylara nereye gidecek kimse bilmiyor,doğuracağı ekonomik sonuçların altından kalkabilmek çok mümkün görünmemektedir.
Sosyal yönden ise ülkemizin güzide kulüplerimizin önemli yöneticileri ve futbolcuları sürekli gözaltı süreci yaşarken ve kimse bu süreçten ciddi anlamda haberdar değilken fısıltı gazetesinden gelecek duyumlarla hareketlenme ile oluşacak ortamda futbol oynamak bence bir o kadar zorlaşacağı kanaatindeyim.
Vizyon noktasında ise Uefâ'nın yaptığı açıklamada belirttiği üzere şu an için Uefa turnuvalarına katılım noktasında sıkıntı olmadığını ama süreç sonuçlandığında herhangi bir cezai yaptırım sonucunda Uefa'nın da buna kayıtsız kalmayıp ihraçların gündeme geleceği söz konusu.Bu noktada kulüplerimizin ve Federasyonumuzun geleceğine ait ciddi sıkıntılı bir ortamın oluşacağı aşikardır.
Bu noktada sürecin bence süratle noktalandıırlması hususu bence önem arzetmektedir.Bu noktada Türk halkınında bence bu duruma destek vererek sürecin en hasarsız bir biçimde atlatılması gerekmektedir.
Saygılarımla....
23 Kasım 2010 Salı
El Classico üzerine
El Clasicco bu haftasonu futbolseverlerin merakla beklediği ve tadından yenilmez bir maç beklentisi içerisindeki olduğu şu an tüm dünyanın en formda iki takımını biraraya getireceği bir karşılaşma.
İki takımın bu sene La liga değil de La Barça-Real diye tanımladığımız ligde uzak rara kopacakları ve belki de kendi aralarında oynayacakları maçların şampiyonu belirleyeceği bir atmosferde,önümüzdeki maçın ne denli önemli olduğu aşikar olduğu bir ortam.İki takımdan Barcelona ligde ve Şampiyonlar liginde çok rahat bir durumdalar ha keza R.Madrid de ligde ve şampiyonlar liginde zirvedeler ve çok rahatlar.iki takımda bu sene özellikle de La ligada gol atma özellikleri dikkat çekiyorlar ki bu hafta sonunda futbolsever bu iki takımdan bol gollü ve zevkli kısacası tadından yenmeyecek bir maç beklemektedirler.
El Classico’nun birde kısaca geçmişine bakalım beraber:
Şu ana kadar bu iki takım ligde toplam 160 kere karşı karşıya gelmişler bu 160 maçın 68’ini R.Madrid alırken 62’sini Barcelona kalan 30 maçta ise eşitlik bozulamayarak berabere sonuçlanmış.Yalnız R.Madrid Barcelonaya geçtiğimiz iki sezon oynanan maçlarda gol atma başarısı gösterememiş durumda yani 547 gündür Barcelona kalesine gol atma başarısı gösterememiş durumda bununla birlikte son sekiz maçın 7’sini Barcelona kazanırken R.Madrid sadece bir beraberlik alabilmiş durumda.Yani son 4 sene Barcelona’nın R.Madride çok acı bir üstünlüğü bulunmaktadır.Son sekiz maçın birinde ise Barnebau stadında Barcelonanın 6-2 çok ezici bir galibiyeti var ki hala bu maç zihinlerimizde bir yer kaplamakta.Total karşılaşmalara baktığımızda ise 212 maçın 95’ini R.Madrid 81’ini Barcelona 42 maç ise beraberlik ile sonuçlanmış.
İkili maçlarda en skorer oyuncu ise R.Madrid tarihinin en iyi golcülerinden biri olan Alfredo di Stefano’dur.Alfredo di Stefano toplam 18 kere Barcelona filelerini havalandırarak kırılması zor bir rekora imza atıyordu.
Ligimizde de bir nevi bir El Classico olacak bu hafta yalnız bu kavram Galatasaray ve Beşiktaş’tan değil de zamanında hem Barcelona hem de R.Madrid formaları giyme mutluluğu yakalayan G.Hagi ve B.Schuster’den kaynaklanmaktadır.İnşallah ligimizdede Barcelona ve R.Madrid maçının kalitesi ve düzeyinde bu hafta El Klasiko yaşanır umuduyla.
22 Kasım 2010 Pazartesi
Futbol Basit Gerçekleri ve Ütopya
F.Rijkaard ve B.Schuster daha iki sene öncesine kadar biri Barcelona diğer R.Madrid’in başındaydılar.F.Rijkaard görevi süresince lig şampiyonluğu ve şampiyonlar ligi şampiyonluğu yaşadı Barcelona’da görev sürecinde.B.Schuster ise son senesinde R.Madrid’e puan rekorunu kırdırarak şampiyonluğa ulaştırmıştı.
Sonuç olarak ikisi de bulundukları lig ve ülkeye artı değerler katarak kulüplerinden ve ispanyadan ayrılmışlardı.
Daha sonra bu ikilinin yolları Türkiye’de bir için Galatasaray biri için Beşiktaş’ta kesişti.F.Rijkaard Galatasaray için devrim için geldiği ve devrimin ilk yıldan geleceği beklentileri gelen skorlar ve başarılar sağlandığı ifade edilmişti.Bir kulüp için devrim olabilmesi şu dönem için konuşulması gerekirse minik takımdan yıldız takımına paf takımına a takımına hiyerarşi şeklinde oluşacak ve değişmeyecek zincir bağı ile sağlanması gerekmektedir.Barcelona’da ki transfer politikasına bakarsanız 10 yaşında dünya genelinde topçular toplanıp altyapılarındaki hiyerarşiden geçen bu 10 yaşındaki topçular 7-8 sene sonra bir Mesi bir Pedro bir Bojan Krkic olarak önümüze geliyor.Türkiye’de devrim ise teknik direktörün mazisinde alınan kupalar sanki burda alınacakmış gibi hocaların elinde sihirli değnek varmış gibi anlık beklentilerden başka hiçbirşey değildir.
Türk futbolunda 80’li yılların başındaki altyapıdan çıkan jenerasyon 90!lı yılların başında ümit millilerde gelen şampiyonluk daha sonra bunların 96’da Fatih Terim önderliğinde Galatasaray’da buluşması ve süregelen başarılar.Daha sonra 2000 yılında avrupa şampiyonası çeyrek final ve doruk noktası dünya kupası üçüncülüğü.
Futbolumuzda bu örnek herşeyi açıklamaya yeterken bizim yöneticilerimiz neden başarıyı teknik direktörde ve pahalı yabancı oyunculardan beklemekte,şu çok büyük bir gerçek altyapılarda iyi bir sistem ve düzen olmadığı müddetçe futbolumuzda anlık başarıların önüne geçmek mucizeden öte birşey olur.
Gelelim B.Shcuster’in maç sonu yaptığı açıklamalara ilk açıklmasında Guti ve Querasma olmayınca sıradan bir takımız.Guti ve Querasma 2009 yılında Mustafa Denizli’nin elinde yoktu ama Mustafa Denizli çifte kupa ile sezonu kapatmıştı.İkinci konyaspor maçından sonra 1960 yılı futbolu oynanıyor açıklaması için geçen sezonun şampiyonlar ligi şampiyonu İnter yarı final rövanş maçında ispanya’da Barcelonayı elerken Barcelona kalesine sadece iki kere gelebilmişti.B.Scuster takımını haddini bilerek oynatma gerçeğini göremezse avrupa’da tamam mart ayını yakaladılar ama mart ayından sonra inanın yıldırım demirören ve beşiktaş için çok geç olabilir düşüncesi içerisindeyim.
Haftasonu oynanacak maça gelince Hagi’li Galatasaray daha dengeli bir takım hüveyetinde Beşiktaş’ta Bobo,Nihat Querasma gibi önemli oyuncular olmayacak Galatasarayın ev sahibi olarak daha yakın olduğu görüşündeyim.
3 Kasım 2010 Çarşamba
Profosyonel Yaşam Şart.!!
80'li yıllarda Avrupa arenasında olan takımlarımız 3-4 yılda bir sükse yapan skorlar lırlardı geri kalan dönemde ise 1. olmadı 2.turdan öteyi göremezdik.
80'li yılların sonunda inanılmaz bir Avrupa süreci yakalayan Galatasaray inanılmaz auchatel Xamax maçından sonra Şampiyon Kulüpler Kupasında Yarı Finali görüp Türk futbol tarihinin en iyi sonucunu alıyordu.
90'lı yılların başında Avrupa Kupalarında kendimizi hissettirdiğimiz yıllar oldu.93-94 sezonu Galatasaray'ın Şampiyonlar Ligi için ön elemde Manchester Uited'ı eleyip Şampiyonlar Liginde son 8 takım arasına kalması Türk Futbol tarihinde çığır açılan bir dönem olmuştu.Daha sonra 90'lı yıllarda Fenerbahçe,Beşiktaş ve Trabzonspor'un Avrupa başarıları kendimizi Avrupa Kupalarında Pot 1-2'lere kadar yükseltmişti.Hatta Bursaspor'ın inanılmaz İntertoto macerası Anadolu kulüplerininde Avrupada bende varım demesi Türk futbolundaki diğer artılardan bazıları.
90'lı yılların sonun 2000'li yılların başında yine Galatasaray Türk Futbol tarihine Avrupada bir kupa hediye ederek çıtayı en üst noktaya taşımıştı artık.2000'li yıllara daha da ümitli bakmaya başlamıştık.
O ümitleimiz boşa gitmedi 2001'de Galatasaray'ın Şampiyonlar Liginde Yarı Finalin kapısından dönmesi,2002 Dünya Kupasında Türk Milli Takımın Dünya Üçüncülüğü,Beşiktaş'ın Uefa Kupasında Çeyrek Final oynaması,Fenerbahçe'nin Şampiyonlar Liginde Çeyrek Final oynaması ve en son Türk Milli takımımızın Avrupa üçüncülüğü.
Futbola olan yatırımların en üst düzeye geldiğimiz bu yıllarda ligimizde Anadoludan yeni bir şampiyonun çıkması ve rekabetin artması Avrupaarenası için bizleri daha da ümitlendirmişken...
Bu sezon 5 takımımızdan sadece iki takımızın yola devam etmesi nerde yanlışlar yapdığımızı sorgular duruma getirmiş durumda.!
Doymuşluk deseniz doymuşluğa sebep olacak başarıların henüz kazanılmadığı ortada,artı motivasyonu götürecek fazla ödenekler deseniz(bence en önemli konu bu bence Galatasaray Uefa Kupasını aldığı zaman 4 ay futbolcular alacaklarını alamamışlardı)...
Futbolun artık bir endüstri gibi Tarım,Sanayi gibi bir endüstriyel hale geldiği ve ciddi rakamların oluşturduğu ortamda Türk futbolcuların profosyonel bir hayat ve yaşam sürdüklerini düşünmüyorum.Futbolcular bilinçli bir kariye planlamasıda yapamıyorlar.Neden bizim oyuncular Avrupa takımlarında ciddi bir başarı sağlayamıyorlar temel burada profosyonekl bir yaşamları olmadığı için.Biz Türkler yani futbolcularımız yürekleriyle oynadıkları zaman bazı başarılar kazandık ama şimdi yüreğin yanına profosyonelliği ekleyip kalıcı başarılar peşinde olmalıyız diye düşünüyorum.
F.Rijkaard neden başarılı olamadı çünkü Barcelona oyuncuları gibi oynadıkara oyuna saygı ve işi olduğu bilinci ile çalışan oyuncular bulamadı Türkiye'de İstanbul'da.Maç önce kamp dünyanın çoğu bölgesinde bulunmazken bizim kulüplerimiz futbolcuları beraber tutarak motive etmeye çalışıyorlar çünkü biliyorlar ki kampa katılmayan oyuncular maçı değil başka şeyleri düşünecekler.
Türk futbolunda bu düşünceler yerini profosyonel düşüncelere bırakmadığı müddetçe raslantı başarılar ile sevinip günü kurtarmaya devam edeceğiz.
80'li yılların sonunda inanılmaz bir Avrupa süreci yakalayan Galatasaray inanılmaz auchatel Xamax maçından sonra Şampiyon Kulüpler Kupasında Yarı Finali görüp Türk futbol tarihinin en iyi sonucunu alıyordu.
90'lı yılların başında Avrupa Kupalarında kendimizi hissettirdiğimiz yıllar oldu.93-94 sezonu Galatasaray'ın Şampiyonlar Ligi için ön elemde Manchester Uited'ı eleyip Şampiyonlar Liginde son 8 takım arasına kalması Türk Futbol tarihinde çığır açılan bir dönem olmuştu.Daha sonra 90'lı yıllarda Fenerbahçe,Beşiktaş ve Trabzonspor'un Avrupa başarıları kendimizi Avrupa Kupalarında Pot 1-2'lere kadar yükseltmişti.Hatta Bursaspor'ın inanılmaz İntertoto macerası Anadolu kulüplerininde Avrupada bende varım demesi Türk futbolundaki diğer artılardan bazıları.
90'lı yılların sonun 2000'li yılların başında yine Galatasaray Türk Futbol tarihine Avrupada bir kupa hediye ederek çıtayı en üst noktaya taşımıştı artık.2000'li yıllara daha da ümitli bakmaya başlamıştık.
O ümitleimiz boşa gitmedi 2001'de Galatasaray'ın Şampiyonlar Liginde Yarı Finalin kapısından dönmesi,2002 Dünya Kupasında Türk Milli Takımın Dünya Üçüncülüğü,Beşiktaş'ın Uefa Kupasında Çeyrek Final oynaması,Fenerbahçe'nin Şampiyonlar Liginde Çeyrek Final oynaması ve en son Türk Milli takımımızın Avrupa üçüncülüğü.
Futbola olan yatırımların en üst düzeye geldiğimiz bu yıllarda ligimizde Anadoludan yeni bir şampiyonun çıkması ve rekabetin artması Avrupaarenası için bizleri daha da ümitlendirmişken...
Bu sezon 5 takımımızdan sadece iki takımızın yola devam etmesi nerde yanlışlar yapdığımızı sorgular duruma getirmiş durumda.!
Doymuşluk deseniz doymuşluğa sebep olacak başarıların henüz kazanılmadığı ortada,artı motivasyonu götürecek fazla ödenekler deseniz(bence en önemli konu bu bence Galatasaray Uefa Kupasını aldığı zaman 4 ay futbolcular alacaklarını alamamışlardı)...
Futbolun artık bir endüstri gibi Tarım,Sanayi gibi bir endüstriyel hale geldiği ve ciddi rakamların oluşturduğu ortamda Türk futbolcuların profosyonel bir hayat ve yaşam sürdüklerini düşünmüyorum.Futbolcular bilinçli bir kariye planlamasıda yapamıyorlar.Neden bizim oyuncular Avrupa takımlarında ciddi bir başarı sağlayamıyorlar temel burada profosyonekl bir yaşamları olmadığı için.Biz Türkler yani futbolcularımız yürekleriyle oynadıkları zaman bazı başarılar kazandık ama şimdi yüreğin yanına profosyonelliği ekleyip kalıcı başarılar peşinde olmalıyız diye düşünüyorum.
F.Rijkaard neden başarılı olamadı çünkü Barcelona oyuncuları gibi oynadıkara oyuna saygı ve işi olduğu bilinci ile çalışan oyuncular bulamadı Türkiye'de İstanbul'da.Maç önce kamp dünyanın çoğu bölgesinde bulunmazken bizim kulüplerimiz futbolcuları beraber tutarak motive etmeye çalışıyorlar çünkü biliyorlar ki kampa katılmayan oyuncular maçı değil başka şeyleri düşünecekler.
Türk futbolunda bu düşünceler yerini profosyonel düşüncelere bırakmadığı müddetçe raslantı başarılar ile sevinip günü kurtarmaya devam edeceğiz.
21 Ekim 2010 Perşembe
Suç Kimde?
22 Mart 2008 tarihinde yapılan oylamada Galatasaray’ın 33.Başkanı olan Sayın Adnan Polat’ın günümüz 21 Elim 2010’a kadar 2,5 yıllık dönemde neler yaptığına şöyle özet olarak bakalım.İlk konuşmasında değindiği konulardan biri olan istikrar ortamı Galatasaray kulübünde yakalanmış mı şöyle özet olarak bakalım:
-Adnan Polat,Özhan Canaydın’dan devir aldığı koltuğunun hemen iki ay sonrasında Galatasaray takımı antrenör sıkıntısı içerisinde Sayın Cevat Güler ile şampiyonluğa kavuştu,
-Yeni sezona Alman Hoca Skibbe ile başlandı ve alınan 10’un üzerinde yerli ve yabancı oyuncu ve hemen lig ortası M.Skibbe’nin görevine son verilmesi,
-Daha sonra takım eski ve büyük kaptan Bülent Korkmaz’a verildi o da elinden geldiğini yaptı ama sonuç yine hüsran,
-Daha sonra büyük umutlarla 2009-2010 sezonu için F.Rejikaard getirildi ve yine alınan onlarca oyuncu ve sonuç lig üçüncülüğü,
-Bu sezon F.Rejikaard ile yola devam kararı ile bir istikrar dönemi aranırken alınan üst üste üç dört sonuçtan sonra yine kurban Teknik Direktör,
Acaba bu 2,5 yıllık süreçte sorun değişen Teknik Direktör ve onlarca futbolcuda mı?Yoksa idare ve yönetim makamı olan Galatasaray Yönetim Kurulunda mı?
-Adnan Polat,Özhan Canaydın’dan devir aldığı koltuğunun hemen iki ay sonrasında Galatasaray takımı antrenör sıkıntısı içerisinde Sayın Cevat Güler ile şampiyonluğa kavuştu,
-Yeni sezona Alman Hoca Skibbe ile başlandı ve alınan 10’un üzerinde yerli ve yabancı oyuncu ve hemen lig ortası M.Skibbe’nin görevine son verilmesi,
-Daha sonra takım eski ve büyük kaptan Bülent Korkmaz’a verildi o da elinden geldiğini yaptı ama sonuç yine hüsran,
-Daha sonra büyük umutlarla 2009-2010 sezonu için F.Rejikaard getirildi ve yine alınan onlarca oyuncu ve sonuç lig üçüncülüğü,
-Bu sezon F.Rejikaard ile yola devam kararı ile bir istikrar dönemi aranırken alınan üst üste üç dört sonuçtan sonra yine kurban Teknik Direktör,
Acaba bu 2,5 yıllık süreçte sorun değişen Teknik Direktör ve onlarca futbolcuda mı?Yoksa idare ve yönetim makamı olan Galatasaray Yönetim Kurulunda mı?
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)